Ana içeriğe atla

Türkiye'deki Çağdaş Sanatçının Yaşam/Çalışma Koşulları ,Halil Yıldırır




Sevgili Halil Yıldırır'ın "Türkiye'deki Çağdaş Sanatçının Yaşam/Çalışma Koşulları" başlıklı çalışması tezi  kapsamında,entellektüel ve kamusal kültürel ortamın oluşması adına  bende küçük bir katkıda bulundum. 




 Genç sanatçının güncel sanat dünyasında bir şansı var mı?

MD.Tabi bu soru bir çok anlamı içinde barındırıyor.Güncel sanat dünyası eğer türkiye’den bahsediyorsak kendi için(d)e kapalı bir sistem.İkincisi Genç sanatçı kavramı sorunlu bir tanım.İnsanın aklına Montaigne’nin Denemelerinde yazdığı Gerçeğin sakalları yoktur mottosu geliyor.Rüşdünü ispat etmek, tam sanatçı olmak bir zaman meselesi olarak düşünülüyor.Ben bunu tanımlamayı Türkiye’de güncel sanat dünyası yada cemaati diyelim bu topluluğa biçilmiş  bir insiyatik süreç olarak okuyorum.Sorunuzdaki Şans kavramı eğer emeğinin karşılığını alabilmek ise “kendini temsil hakkını elinde bulundurmak anlamında”çok zor.


Kültür ve sanat sektöründe sanatçılar açısından bir sömürü durumu            olduğunu düşünüyor musunuz?

MD.Türkiye ‘de  ne yazik ki bu konular üzerinde yeterince durulmuyor.Günümüz Türkiyesin’de adaleti aramak veya kavram olarak adalet bir çözümsüzlük mertebesini ifade ediyor.Kendi deneyimlerimden şunu söylebilirim yaptığınız üretimleri atölyenizde yada zihninizde nasıl üretirseniz üretin ortaya çıkan sonucu paylaşmak temsili epey problemli bir süreç.Türkiye’de sanatçıları destekleyebilecek bir galeri geleneği (benim bildiğim kadar) daha çok yeni oluşmaya başlayan bir süreç.Devlet desteğinin olmaması ve fon veren kurumların azlığı nedeniyle çoğu sanatçı nonprofit olarak üretimlerine devam ediyorlar.Eskiden beri kulaktan kulağa anlatılan meşhur galeri hikayelerini herkes bilir, kamyonla atölyeden resim vs alınan dönemler.Bu çeşit bir rıza ilişkisi , kurduğunuz dil ve kendinizi tanımlama ilişkiniz üzerinden işleyen bir süreç.Bunun için sanatçının kendi imzası oluşturması beklentilerini karşılayacak bir haminin veya bir galeri bulma durumu çok çetin bir yolculuğu gerektiriyor.Galeri sisteminde alım satımın dışında temsil ; işin paketlenmesinden korunmasına, arşivlenmesine ,sunulmasına kadar çok katmanlı bir süreç.İşin sunumuna dikkat ettiğiniz kadar işin mutfağına da dikkat etmek gerekiyor.Çok karşılaştığımız bir durum mesela; karma bir sergiye katıldığınız  işin yollanması gecikebiliyor yada gelen iş zarar görüyor.Kolleksiyonere ptt kargo ile iş yollayan galeriler bile mevcut .Fikir veya kültürel sermaye anlamında sömürü güncel sanatta hep güncel.


 Sanatçılar kariyerlerini finansal açıdan nasıl sürdürüyorlar? Sanattan para kazanabiliyorlar mı?

MD.Ne yazik ki bu çok mümkün değil.Sanatçılar bilindiği gibi yaratıcı sınıfı temsil eden mavi yakalı prekaryalar artık.Genellikle yan işler edinip eğreti olarak gerçekliğe tutunuyorlar. Ben dahil çoğu sanatçının sanatı part-time bir iş durmunda yaşadığı bir gerçek.Zamanı kendi lehine döndürmek için epey bir güç sarfetmek gerekiyor.  Çoğu sanatçı dizilerde set asistanlığından tutun, benim yaptığım gibi part -time akademisyenliğe varıncaya kadar çeşitli işlerde çalışıyorlar.Sanattan maddi  karşılığı almak türkiye’deki entellektüel  kamuoyunun eksikliğiyle  daha da perçinleniyor.İyi iş kötü iş tanımları çok sıradan.Entellektüel bir zeminden ziyade like seviyesinde.Ben açıkçası Nurdan Gürbilek’in  ya da Tanıl Bora’nın güncel sanatla ilgili yazmalarını çok isterdim hala da umut ediyorum. Güncel sanat  dediğimiz bu yapı  dışına kapalı ve birbiriyle ilişki içerisinde kendi yağıyla kavrulmakta.Böyle bir yoruma tabi çoğu sanatçı katılacaktır,ama sorun şu ki böyle bir gerçekliğin sorunu herkesçe bilinip  normalleştirlmekte. Yeşil kartla hayatını idame ettiren bir sanatçı arkadaşım var,sürekli olarak çalışıyor ve üretiyor ve çoğu da kimsenin  ulaşamayacağı bir hassasiyette var oluyor.Bu bir başkası için örneğin bir türkiye’de satma kaygısı duyan ortalama tipik bir galerici için hiçbir anlam ifade etmez.Çok romantik ve donkişotça bir jest olarak görülür.Galeri Nev Sami Tarıca’nın biyografik bir kitabı olan Sanat dünyasına Nasıl Girdim adlı kitabı’nda Tarıca  bir galerici olarak sanatçı yves kleinla ilişkisi anlatır.Sanatçı –galerici ilişkisi bu anlamda bir gelenek ve sabır üzerinde sanatın kültürel ve faydasız doğasını sahiplenir.Böyle bir ilişki günümüzde kulağa çok romantik geliyor değil mi?Motivasyon sanatçının besinidir,bu sistemin maddi olarak yetersizliliklerini gösterebilecek esas soru Bir  sanatçıyı ne motive eder?sorusu. Bence bu soruya çözümsüz kalsak bile odaklanmak gerektiğini düşünüyorum.

Bir sanatçı düşen ya da hali hazırda az olan sanatsal gelirini başka işlerde çalışarak dengelemeye uğraştığında sektörden yavaş yavaş kopmalar da başlıyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Benim inancıma göre bu kaçınılmaz, ama bir sanatçı eğer üretimlerine devam etmek istiyorsa bir şekilde kaçış stratejisini bulmak zorunda.Bir sanatçı sürekli olarak bulunduğu gerçeklikte şu soruyu soran kişidir.”Bir sanatçı olmak ne anlama gelir?”Başarısızlıklar ,kararsızlıklar,gidip gelmeler bu bir çeşit sınavdır. Kişinin kendi kendine yaptığı bir çeşit sınav ve bu durum  sürekli devam eder.Bir şey ürettim mi?Mesela bir şeyler ürettiğine inanmak. Bu daha önemli bir soru bence.Sanırım bir ayrıntıyı belirtmekte fayda var bohem sanatçı mitosu devam etse de artık iş adamı sanatçı modeliyle karşı karşıyayız,artık kötü sergiye hayır diyebilecek bağımsız sanatçı figürüde ortadan kalktı desem  sanırım abartılı bir tarifleme yapmış olmam

Sanatçının başka işlerde çalışmak zorunda olması, sanatsal üretimine ayıracağı zamanı azaltacağı için ürettiği eserlerde içeriksel yönden bir zayıflama olur mu?

MD.Önceki soruda cevapladığım gibi kaçınılmaz.Sanatsal üretim sizin kendinize bahşettiğiniz bir zaman dilimi olduğu için artık günümüzde lüks olarak karşılanmakta.Çünkü seni sen yapan o zaman dilimi herşeyi dışarda bıraktığın anda var olmakta.Premium yani.Bu bireysellik sanatçı için ünik bir derinlik ve estetik üretimde vukufiyet sağlar,bu zamanın eksikliği kapatmak yorucudur.

Kendi kendinin girişimcisi olma durumu sanat dünyasında gün geçtikçe         daha da önemli bir hale geliyor. Bu bağlamda sanatçının, kendisini, üretimini pazarlama alanları nelerdir?

MD.Eser konuştuğunda sanatçı susar diye çok eski bir tabir vardır.Günümüzde artık çok modernist kalsa da tartışmak için iyi bir zemin olduğunu düşünüyorum.Boris groysun Akışta  adlı kitabının Küresel kavramcılığı yeniden değerlendirmek bölümünde sanatın kendisinin estetik tavrın sahibiyle dünya arasına yerleştiren bir şey, bir durum olduğundan bahseder.Bu durum aynı bölümde bu ifadeyi güçlendiren bağ  üzerine odaklanır; “Sanatta kendini teşhir aracılığıyla kendi kendisinin farknıa varan ve kendisini ileten şey öznelliktir(syf.115)”.Biz gombrich vari olarak hep sanat yoktur sanatçı vardır derken bunu kastedmekteyiz.Sanatçı kendini üretmeden yapıtını üretemez.Bu girişimcilik alanı kendi üretimini nasıl destekliyor ,etik olarak yaptığı işe mesafe kaybı yaşıyormu estetik söylemi kendi sanatını meşrulaştırmak için araçsallaşıyor mu gibi soruları beraberinde getiriyor .Bu çoklu bileşen tek formülle anlatılamayacak bir boyut kazandırıyor.Sanatını daha siyasallaşmasını isteyen sanatçı çok popülist bir dil benimseyebilmesi  yada içine düşmesi olası bir durum.Ai wei wei nin reyhan bebek pozunu düşünün.

 Sanatçı olmayı seçmek güvencesiz bir yaşamı seçmek anlamına mı geliyor? En nihayetinde sanat ortamı ekonomik sömürü için mükemmel bir üretim modeli midir?
    MD.Evet sanatçılar için güvence yok ,üretimlerinin garantisi yok,bununla diğer insanların üretimlerinden haberleri olmadan üreten sanatçılardan bahsediyorum.Çalışmalarında sürekli bir beklenti ve tedirginlik hali olan insan sanatçıdan.Ekonomik sömürüyü sanatçılarda nerede hayır diyeceklerini bilmedikleri için bir anlamda destekliyorlar.Satılan bir iş başarı kriteri görünüyor.Farkettiğim küçük gerçeklerden bir de şu  ki artık bir “Sergi” kavramı ortadan kalktığını gözlemliyorum.Türkiye’de sergiler artık teknik olarak kotarılmış bir seri işten oluşan (bir grup işten) üzerinden kendini gerçekleştiriyor.Küratör dediğimiz varlık önce zamanı sonra sanatçıyı okumuyor tartışmıyor .Sanatçı monografilerileri çok büyük eksiklik mesela.Kabaca bir ifade ile özetlemek gerekirse (lütfen beni bağışlasınlar).Hep bir sergi çok güzel  gelsene durumu facebook event bazlı bir gerçeklikte dönmekte.
    
   
    İyi bir profesyonel çevre (sanatçı, küratör, sanat eleştirmeni/yazarı,sektörün önde gelen diğer pozisyonlarında etkin vb.) bir sanatçının sektördeki gelişimini kariyer perspektifi açısından nasıl etkiler? Yukarıda saydığımız birçok soruna “iyi bir profesyonel çevre” çözüm olabilir mi?

MD.Çevre seni beslemeli ve ayna olmalı.Kültür kuramında “Ben” önemli bir meseledir ve dışarıdan içeriye doğru oluşur.Sanatçı yaptığı işi profosyonel olarak yapma becerisini tecrübe ile edinir.Türkiye’de ve özellikle  günümüzde artık sanatçının hem küratör,(kendi işleriyle ilgili okuma sunum v.s) hem sanat eleştirmeni olması beklenen bir şey.Bu kaçınılmaz olarak sanatçının bir çok alanda yetkin olması anlamına gelmekte.Çünkü içinde bulunduğu zamanı algılaması ve zihnen yaptığını sorgulaması gerekiyor.Türkiye’deki çoğu sergiye baktığımızda çoğu üretilen iş bir “like” düzeyinde yakın bir ilişki benimsiyor.İyi iş kötü iş tanımları entellektüel olarak tartışılmıyor.Saygın bir kurumun kötü bir sergisi hakkında yazı bile yazılamıyor.Güncel Sanat Pazarı; emtia olarak sanat eseri açığını güncel (affordable)tutmak için genç sanatçıya odaklanıyor.Ben açıkçası kötümser bir tablo çizdiğimin farkındayım ama görünen bu.Ekmek dün vardı yarında var ama bugün yok.    

Sağlıklı ve başarılı bir sanat hayatı için -piyasanın gerçeklerini de göz ardı etmeden- sanatçı nasıl bir rota takip etmelidir?

MD.Böyle bir reçete varmı bilmiyorum ama böyle bir reçete vermek her başı ağrıyan kişiye zanax yazmaya benziyor..

Sanat fuarları ve bienaller, sanatsal çevre ve kariyer edinme dinamikleri çerçevesinde, genç ve gelişmekte olan sanatçılar için bir marka oluşturma yeri midir? Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

MD.Görünürlük günümüzde herşeyin üstünde.Z.Bauman günümüzde kötü ün şöhretin yerini aldı derken sanırım bunu kastediyordu.Çağ mıncıklama ve pornogarfi devri.herkes görünmek ve göstermek istiyor bu ne kadar kabul etmekte zorlansak da maruz kaldığımız bir durum.Marka (trade mark) satttığınız ürünün değişmeyen kalitesine verilen daha önce öznellik olarak ifade ettiğim şeyin karşında ticari emtiaya gönderme yapmakta.Böyle bir gerçeklik mümkün mü?söz konusu olan bir sanatçının çok adının bir yerlerde çok gözükmesi ise bu suni bir jest.Bence sanatçı yerine işinin konuşulması daha tercih edilesi bir durum.Biz sanatçının işine mi yoksa marka değerini(talep-arz değeri üzerine konumlanan ilişkisine)mi odaklanacağız.Bunu kim belirleyecek ,galeriler ,eleştirmenler vs.Böyle bir sistemin olması ve bir dışarısını üretmesi gerekmekte.1990 lı yıllarda Arh+ pozitif dergisinde hatırlıyorum Vasıf Kortun’un Eleştirmenlerin sanatçıları Sanatçıların Eleştirmenleri adlı bir makalesi vardı.Sanırım bu durum hala aynı. Bir sanatçı olarak bir çalışmanın beni ne kadar alabildiğine bakarım yani benimle konuşmasına.Zaten o konuşma sergiyle sınırlı değildir,belli bir mevcudiyeti maddi olanla sınırlı olmayan bir diyalog halidir.Siz  onu farklı sahiplenebilir kendi anlamlarınızı dayatabilir ,yeniden kurabilir hatta onu ben yarattım diyebilirsiniz.Okur aynı zamanda yazardır artık günümüzde malum.Ama bağımsız var oluş hali sanatın-sanatçının talep ettiği şey ;bu zemin bunu tesisini mümkün kılmamız gerekiyor.Çarpıcı bir örnek vermek isterim.Dokuz Eylül Güzel sanatlar fakültesi içerisinde geçen sene iki özel galeri açıldı.Sanat fakültesi ve ticari sistemi temsil eden white küp bir anlamda birleşti.Bu sergi mekanları muğlak yapılarıyla beraber bir çift anlamlılığa hizmet etmekte.Genç sanatçı adaylarının okuldan çıkar çıkmaz sisteme bir şekilde “iç güveysi” sergileri anlamında dahil edilmesi ve akademisyenlerin okuldan dışarı çıkmadan puan karşılığı akademik kariyerlerine devam edebilecekleri korunaklı hybrid bir mekan olma durumu.Güncel sanat sistemin bu anlamda adımınızı atar atmaz  sanatın piyasa kısmına dahil olabileceğiniz(içselleştirdiğiniz) bir sisteme dönüştüğünü söylemek sanırım yanlış olmaz.

 Sizce sanat ile ekonomi politiğin günümüz dünyasında nasıl bir ilişkisi vardır?
MD.Türkiyede geniş kapsamlı olarak sanat kavramı ontolojik statüsünün dışında  maddi eser üretimi üzerinden sahiplenildiği için ekonomik olarak beğeni üzerinden sahiplenmeye açık.Özünde  imge üreten , dönüştüren, yerleşimiyle uğraşıyan sanatçı, hala el üretimiyle nesne üreten insan olarak görülüyor.Sanat kolleksiyoner için Kapital ve prestij savaşında aristokratik bir değer olarak hala konumlanmakta.Bana göre sanatın gösteren /gösterilen ilişkisinde  (imge ile nesnesi arasında ) bir anda kavranması çok kolay olmayan,derin ekonomik ilişkileri var.Şirket ,banka, holding gibi grupların türkiye’de baskın bir ağırlığı var.Bu şirketlerin kamusal imajlarının aristokratik yapı olarak kendierinin güçlendirmenin  bir aracı olarak hemde yatırım vergi muafiyeti olarak sanatı sahiplendiklerini biliyoruz. Günümüzün trajedisi bu herşey çift anlamlılığa hizmet ediyor.Destek kar demek, ekonomik sermaye dediğiniz  anda kültürel sermaye işaret edilmekte.Kare filminin tüm klişelerine rağmen güncel sanatın açmazlarına işaret ettiğini söylemek zorundayız.Film sanatın özerkliğini bir küratör deneyimleri üzerinden açmakla beraber sanatın ekonomi politiğini de gözler önüne sermekte. Hami sınıfından piyasa sistemini geçişiyle birçok aracı aktör ve kurum sanat alanında söz sahibi olmaya başladığını , hatta küratörün sanatçı pozisyonuna mertebesinie yükseldiğini  günümüzde gözlemliyoruz. Bu durum hem trajik olduğu kadar herşeyi  tam tersine döndürebilecek bir fırsat haline getirmekte. Sanat sistemi içerisinde sanatçıya (eserine) verilen  veya tahsis edilen  rol ekonomi-politik değer olarak (kürator-eleştirmen-kurum vs.) detaylı bir iş bölümünün sonucunda ortaya çıkmakta..Bu sanat sistemi bir zamanlar karşılıklı rekabete dayalı besleyici bir sistem iken , günümüzde birbirine bağımlı ,dışarısının kalmadığı bir varlık alanı kazandı...


LABOUR CONDITIONS OF CONTEMPORARY ARTIST IN TURKEY BY Halil YILDIRIR


ENGLISH VERSION


Does the young artist have a chance in the contemporary art world?

MD.This question contains many meanings in itself. Firstly, if we are talking about fine arts world in Turkey, it is an introvert system. Secondly, the term of the young artist is a problematic definition. Proving your adequacy and being an exact artist is  considered a matter of time. I understand this as an initial process for the contemporary art world/community in Turkey. If the concept of change in your question means receiving recompense for your work, I found it difficult in terms of “self-representation.”

Do you think there is an issue of exploitation for artists in the culture and art sectors?

MD.Unfortunately, in Turkey, these issues are evaluated as unimportant. Even when we search for justice or examine justice as a concept, it represents a point of deadlock. I can say from my own experiences that it does not matter how you produce your work in your mind or atelier, representation and sharing of the result is the problem. As I know, the gallery tradition which supports the artist is a new process in Turkey. Owing to the lack of state support or institutions providing funds, many artists go on production without profit-making purposes. Everyone knows about the famous gallery stories spread abroad, about the periods when transferring the paintings with a truck from the atelier, etc. This is a kind of consent relationship, a process working parallel to the relationship between your language and your self-description. It is a tiring must for an artist to create his signature and find a gallery or sponsor satisfying his expectations. Except for purchasing and selling, in the gallery system, representation is a multi-layered process from the packaging of work to preservation, archiving, and presentation. You should care about the factory floor of the work as well as the presentation. For example, an issue that we come across frequently is that when you attend a mixed exhibition, there can be some delay in sending the work or the work can be harmed. There are some galleries which send the work to the collectors with the governmental post. Ideological or capital exploitation in contemporary art is always something contemporary

How artists maintain their careers financially? Are they able to earn money from art?
MD.Unfortunately, this is not very possible. As you know, the artists are blue-collared precariats representing the creative class. Generally, they work in additional works and sticking to reality precariously — many artists, including me, experience art like a part-time job. You have to make too much effort to turn the time in your favour. Many artists work in various jobs such as backstage stuff in serials, part-time academician like me, etc. In Turkey, making money out of art gets harder with the lack of intellectual society. The descriptions of the good job-bad job are so ordinary because they describe a good taste rather than an intellectual base. I would like to see Nurdan Gürbilek or Tanıl Bora write on contemporary art, and I still hope. This structure, as we call contemporary art, is so introvert and still contradicts to itself and stands its own feet. Many artists will agree on this, but the main problem is that this problem is known to everyone, and it is normalized. I have an artist friend who goes on his life with a green card (state support in Turkey to financially inadequate people), he continually works and produces and many of his works have so much sensitivity that no one can achieve. This situation may not mean anything for someone else or a typical sale-oriented gallerist in Turkey. It may seem like a romantic and quixotically jest by many people. In his biographical book Sanat Dünyasına Nasıl Girdim (How Did I Enter The Art World), as a gallerist, Sami Tarıca mentions his relationship with the artist Yves Klein. In this term, the artist-gallerist relationship owns the cultural and inefficient nature of art based on tradition and patience. It sounds romantic right? Motivation is the primary nutrition of the artist. The main question which can show the financial inadequacies of the system is “what motivates an artist?”. Although it does not have a solution, I believe that we must focus on this question

When an artist tries to compensate for his artistic income, which is already not enough or is decreasing gradually, by working in other jobs, the sector is slowly starting to break away. How do you evaluate this situation?

MD.For me, it is unavoidable, but an artist wants to continue his art productions, he must find a strategy in a way. An artist is someone who continually asks, “What means to be an artist?” in his environmental reality. Failures, indecisiveness, ups, and downs, all of these are a kind of competition. It is a competition that the person creates and undergoes by himself, and it never ends. Did I produce something? For example, believing that you produce something is a much more important question. I see the importance of mentioning a detail, even though the myth of bohemian artist goes on, now we face to the reality of businessperson artist. I will not exaggerate if I say there is no independent artist figure who can say no to a bad exhibition.

Do you think there would be a qualitative weakness in the works of the artist who has to work in other works and reduce the time that he will devote to his artistic production?

MD.As I answered in the previous question, it is inevitable. Since artistic production is a time zone that you have given yourself, nowadays it is considered as a luxury. Because the thing which made you is that period, you exist at the moment you left everything out. I mean it is something premium. While this individuality provides a unique profoundness and aesthetical experience for the artist, compensating the deficiency of this time is also exhausting

Self-entrepreneurship is becoming more and more critical in the art world. In this context, what are the marketing areas for the artist himself and his production?

MD.There is an old expression ‘When the work speaks, the artist keeps silence.’ Today I think it is an excellent ground to discuss even if it seems very modernist. In the chapter global conceptualism revisited in the book In the Flow by Boris Groys, he mentions the art itself is something that placed between the owner of the aesthetic attitude and the world. It focuses on the bond that reinforces this expression in the same chapter: “In art, subjectivity comes to self-awareness through self-exposure and communicates itself” (p. 115). Like Gombrich, we always mean this by saying there is no artist but art. The artist cannot produce his work without producing himself. This area of entrepreneurship brings together the questions about its production, does it lose its job ethically, or does aesthetic discourse instrumentalized while in legitimizing its art, etc. It gives the multi-component to a dimension that cannot be explained with a single formula. An artist who wants his art to be more politicized is likely to embrace or fall into a very populist language. Think about Ai Wei Wei’s Reyhan baby pose.

Is choosing to be an artist means choosing a precarious life? Is the art environment ultimately a perfect production model for economic exploitation?

MD.Yes, there is no guarantee for artists and their production. I mean the artists who produce artworks without the knowledge of other people's production. In other words, I point the human artist, who is under constant expectation and uneasiness for his work. The artists also support economic exploitation in a sense because they do not know where to say no. A sold business appears to be a criterion of success. One of the realities I realize is that I now observe that the exhibition is no longer a concept. The exhibitions in Turkey, which is now completed technically, actualize themselves via a series of work. The curator does not discuss and read first the artist then the time. For example, the lack of the artist's monographs is a significant deficiency. Roughly speaking (please forgive me): Always, it lives in a circle of reality based on a Facebook event like “this exhibition is so lovely, come!

How influential, professional environment (artist, curator, art critic/writer, other influential people in the pioneering positions of the sector, etc.) affect the career development of the artist in the sector? Can a ‘powerful, professional environment’ be a solution to the problems mentioned above?

MD.The environment should feed you and be a mirror to you. In cultural theory, ‘I’ is an important issue and occurs from the outside to the inside. The artist becomes a professional by experience. In Turkey, particularly in nowadays artists are expected to 111 be both curator (reading, presentation about his work, etc.) and an art critic. It inevitably means that the artist must be proficient in many areas. Because he has to perceive the time he is in and question his mind. When we look at many exhibitions in Turkey, most of the works adopt a relationship close to ‘like.’ Good work, bad work descriptions are not intellectually discussed. Writing about the lousy exhibition of a reputable institution cannot even be written. Current Art Market; as a commodity, focuses on young artists to keep his artwork deficient up to date. I know that I am frankly pessimistic, but that is how it looks. You had a job yesterday; you will have tomorrow, but not today.

What kind of a way should the artist follow for a successful art life - without ignoring the realities of the world?

MDI do not know if such a prescription exists, but giving such a prescription is like giving a Xanax to any person who suffers a headache.

Are the art fairs and biennials a place of branding for young and emerging artists in the context of the artistic environment and the dynamics of career acquisition? How do you evaluate this situation?

MD.Visibility is, above all things nowadays. I guess that is what Zygmunt Bauman meant when he said, "Nowadays, bad fame is taking the place of reputation." Age is the age of pornography. Everyone wants to show and to be seen. We are unavoidably exposed to this is a situation The trademark refers to the industrial goods which are given to the unchanging quality of the product you are selling, against what I have previously referred to as subjectivity. Is such kind of reality possible? If we mean to see the name of the artist in too many places, it is an artificial gesture. I think it is preferable to talk about work rather than an artist. Will we focus on the artist's work or brand value (the relationship on demand-supply value). Who will determine this? Galleries, critics, etc. have to create such a system. In the 1990s, I remember that there was an article by Vasıf Kortun in Arh+ Journal in the name of Critics of the Artists, Artists of the Critics section. I guess that is still valid. As an artist, I look at how much the work influenced me. So the way that it talks to me. That speech is not limited to the exhibition. It is a kind of particular existence of dialogue that is not limited to material. You can impersonate it differently, impose your own referring to it or even you can say that you create it. Nowadays, the reader is also a writer. But tan independent existence is something that art-artist demands. We need to make it possible. I would like to give a striking example: Within the Faculty of Fine Arts of Dokuz Eylül, two private galleries were opened last year. The ‘White Cube’, representing the faculty of art and the commercial system, merged in a sense. These exhibition venues serve a double meaning with their ambiguous structures. These are: they will be transformed into venues where as soon as the young artist candidates leave the school, they are somehow included in the system with these exhibitions and additionally, become a sheltered hybrid place where academics can continue their academic careers without going out of school. I think it would not be wrong to say 119 that the contemporary art system has transformed into a system that you can internalize and be involved in the marketing field of art as soon as you take your step.

In our modern world, what kind of relationship exists between the art and political economy?

MD.The question can be answered detailly, but in fact, I didn't understand what is explicitly asked, but I gave a short answer like that: Since in Turkey, except for ontological status, the concept of art is generally owned by artwork production, it is also open to being owned through the appreciation. The artist, who actually produces, transforms and settles the images, is still seen as the man who produces hand-made objects. Art is still an aristocratic value for the collector in the war of capital and prestige. In my view, the signified/signifier relation of art (between image and object) has deep economic relations which are not easy to be understood at once. The institutions such as the company, the bank, the holding have the dominance in Turkey. We know that these companies possess the art as a public image, aristocratic structure as a means of strengthening themselves and as an investment and tax exemption tool. This is today's tragedy: Everything serves to duality. Support means profit. When you mention economic capital, you mean cultural capital. Despite all the clichés of the movie The Square, we have to say that it points to the impasses of contemporary art. The film reveals the autonomy of art through the experiences of a curator and reveals the political economy of art. With the transition from the sponsor class to the market system, we observe that many actors and institutions have started to have a voice in the field of art, and even the curator has risen to the level of the artist. As well as this situation is tragic, and it also has the opportunity of reversing everything vice versa. The role allocated to the artist (and his artwork) in the art system (work on) emerges as a value of political economy (curator-critic-institution, etc.) as a result of a detailed division of labour. While this art system was once a nutritional system based on a rivalry, today it is an area of existence which is dependent on each other.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Language Habitat: an Ecopoetry Manifesto

The Language Habitat: an Ecopoetry Manifesto By James Engelhardt Ecopoetry is connection. It’s a way to engage the world by and through language. This poetry might be wary of language, but at its core believes that language is an evolved ability that comes from our bodies, that is close to the core of who we are in the world. Ecopoetry might borrow strategies and approaches from postmodernism and its off-shoots, depending on the poet and their interests, but the ecopoetic space is not a postmodern space. An ecopoem might play with slippages, but the play will lead to further connections. Ecopoetry does share a space with science. One of the concerns of ecopoetry is non-human nature (it shares this concern with the critical apparatus it borrows from, ecocriticism). It certainly shares that concern with most of the world’s history of poetry: How can we connect with non-human nature that seems so much more, so much larger than ourselves? How can we understand it? One way ...

Art in İsolation Online Exhibition / Santa Clarita

Art in İsolation Exhibition Virtual  Link