Ana içeriğe atla

PETROL, REFAH ve ADİL PETROL

PETROL, REFAH ve ADİL PETROL
Tartışma, Bağlantılar ve Muhtelif 4'ün içerik sunumu
26 Eylül 2008 / Garanti Galeri & Platform Garanti Güncel Sanat Merkezi


Avrupa Bienali Manifesta 7, MUHTELİF sorularla İstanbul’da: ‘Petrol, Refah ve Adil Petrol’


‘Petrol, Refah ve Adil Petrol’ projesi, 19 Temmuz- 2 Kasım tarihleri arasında düzenlenen Avrupa Güncel Sanat Bienali, Manifesta 7 küratörleri Raqs Media Collective’nin Stockholm’deki Curatorlab/ Konstfack’ı farklı Avrupa kentlerinde çeşitli ve yerel işbirliği modelleri üretmesi için davet etmesiyle başladı. Bu vesileyle, Türkiye’den Adnan Yıldız’ın da dahil olduğu Curatorlab’ta çalışmalarını sürdüren genç küratörler 2008 sonbaharı boyunca İstanbul, Paris, Stockholm ve Roma’da Manifesta 7 kapsamında çeşitli yayın ve ortak projeler üzerinde çalışmalarını sürdürüyor. Curatorlab katılımcılarından Elisabeth Byre (Oslo) ve Adnan Yıldız (İstanbul), Manifesta 7’nin İstanbul ayağı için İstanbul merkezli bağımsız güncel sanat yayını MUHTELİF ile çalışıyor.

Ahmet Öğüt, Pelin Tan ve Adnan Yıldız editörlüğünde Ekim ayı ortasında dördüncü defa yayınlanacak MUHTELİF’in Manifesta 7 özel sayısının içeriği 26 Eylül 2008, Cuma günü Garanti Galeri ve Platform Garanti Güncel Sanat Merkezi’nde tartışma, sunum ve gösterimlerden oluşan bir programla İstanbul’daki sanatseverle buluşuyor.

‘Petrol, Refah ve Adil Petrol’, sanat ve ekonomi ilişkisine dair bir varsayım üzerinden esprili bir dille, tartışma ve sunumlarını kurguluyor:

Eğer Türkiye, Norveç gibi ulusal sınırlarında petrol bulsaydı, özellikle sanatsal üretim ve sanat pazarı bakımından İstanbul sanat dünyası nasıl değişirdi?

Norveç tecrübesini (İngiltere ve Türkiye örnekleriyle beraber) doğrudan masaya getirerek, güncel sanat politikalarının şu anki konumlarından ve rollerinden soyutlamak için kurgusal bir hikâye yaratmayı arzulayan proje, şu an Türkiye'de, özellikle İstanbul'da, sanatsal üretim ve sanat pazarına istinaden neler geliştiğine bakmak istiyor. Norveç'te 'yeni zenginlerin' oluşumu üretim ve dolaşım seviyesini değiştirdi mi? Yerel katılımcıların da katkısıyla ‘Özel sektör ve devlet kaynaklandırması arasındaki denge ne düzeyde?’, ‘Kim neyi ne amaçla satın alıyor?’ gibi sorularla sanat alanında gelecekteki ideal kaynaklandırma imkânlarıyla ilgili yeni fikir ve spekülasyonlar ortaya atılması hedefleniyor.

Garanti Galeri’de saat 17.00’de başlayacak günübirlik etkinlikte Mehmet Dere (İzmir), Gerald Lidstone (Londra), Per Gunnar Eeg-Tverbakk (Oslo)’nun sunumlarının yanı sıra sanatçı Fikret Atay (Batman-Paris) ve Marianne Heier (Oslo)’in video gösterimleri yer alacak. Cuma günkü etkinliğe katılanları bir de sürpriz bekliyor. Katılımcılar sadece yeni MUHTELİF’in sanat- ekonomi ilişkisi ve ‘gayri-maddi’ emek üzerine odaklanan içeriğini öğrenmekle kalmayacak, etkinlik sırasında adres bilgilerini verdikleri takdirde Ekim ayında yayınlanacak MUHTELİF’in, Manifesta özel sayısı ücretsiz olarak adreslerine postalanacak

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Language Habitat: an Ecopoetry Manifesto

The Language Habitat: an Ecopoetry Manifesto By James Engelhardt Ecopoetry is connection. It’s a way to engage the world by and through language. This poetry might be wary of language, but at its core believes that language is an evolved ability that comes from our bodies, that is close to the core of who we are in the world. Ecopoetry might borrow strategies and approaches from postmodernism and its off-shoots, depending on the poet and their interests, but the ecopoetic space is not a postmodern space. An ecopoem might play with slippages, but the play will lead to further connections. Ecopoetry does share a space with science. One of the concerns of ecopoetry is non-human nature (it shares this concern with the critical apparatus it borrows from, ecocriticism). It certainly shares that concern with most of the world’s history of poetry: How can we connect with non-human nature that seems so much more, so much larger than ourselves? How can we understand it? One way

Art in İsolation Online Exhibition / Santa Clarita

Art in İsolation Exhibition Virtual  Link

Satın Alınamayan Ortak Kader “Yeni Normal”

Yeni normal.Şu günlerde oldukça duyduğumuz bu kavram  tuhaf ve ıssız olan bir uzamda huzursuzluğun kaygıya doğru  birleşme yarattığı noktada var olmakta.İçimizde bulunduğumuz gerçeklik şimdilerde böyle tarif ediliyor.Acaba gerçekten böyle mi? Yeni ve normal mi?Yeni olan gerçeklik acaba normalleştirici mi?  Bugünlerde çoğu insan nasıl normalleşeceğimiz konusunda tartışıyor, kakafonik tarzda bu tartışmalar hiçbir  şeyin eskisi gibi olmayacağını ifade eden gürültülü haber bültenlerine yakın benzerlikte yorumlarla beraber buharlaşıyor.Aslında anlamların, kavramların,temsillerin ağına yakalanan  vahşi anlamsız  bedenler olduğumuz gerçeği (Erasmusvari tabiriyle bir  “homo bulla”)ile karşı karşıyayız.Bunun yanı sıra insan hayatında korku ve izalosyonun tam ortasındayken derin ve olumlu bir değişim olabileceği inancıyla uyanıyoruz.Kapitalizmin rasyonalitesi ve şiddetli sonuçları olan ırkçılık, cinsiyetçilik ve eşitsizlikle karşı karşıya kalan insanlar olarak kendi “elleriyle” işledikler