Santral İstanbul yada İstanbul deneyimiyle ilgili benimde uzun süredir herkesle paylaşabileceğim haklı bir sitemim var.İstanbul bienali ordan oraya koşturan bir sanatçı-sanatsever ya da izleyici deyin herkes için gerçekten yorucu bir süreçti.Abartmayayım en azından bu benim fikrim
Yoğun ve yorucu.Kendimi dev bir labirentin içinde uçan bir kelebeğe benzetsem abartmış olmam.Ama bizim için en önemli sürpriz Santralİstanbul du.Santral İstanbul enerjiyi örgütleme yeteneği olarak işlemedi, Santral İstanbul’da sanatçıların ulaşım ve mesafe konaklama sorununu çözülememesiyle beraber ,bir yere varma tutkusu anlama ve kavrama heyecanının(işlerin,duruşların,onların gerçek ağırlıklarının,tatları dokularının)önüne geçtiğini hissettim.Hep bir Mladen Stilinović ağırlığı ve yoğunluğumu aradım acaba?Santral istanbul ne yazık ki insiyatif alanı olarak bulunan mekan sıkışmış ve hiçbir bir paslaşmaya imkan vermeyen bir mekan.Kapıyı kapatıyorsun ve isola yada izole oluyorsun.Yan yanalıklar beraberliğe dönüşmüyor bizi de ve bu konuda kısır bırakıyor .Tabi bende bu kısırlığın içindeydim.Çünkü 3 günlük şu bienal deneyiminde hem işleri görmek hem de iş yapmak bu şokun karşısında ben epey zorlandım.Elimdeki hiçbir veri mekanı kullanmama ve en iyi şekilde kendimi sunmama izin vermiyordu.Burda parantez dışı kasteddiğim O iç alandan bahsediyorum,kapıdan girdiğinizde size ayrılan sizin davetli olduğunuz alanı. Uzun süren partiler toplanma alanları oluşturdu ama bu nasıl çalıştı tartışılır,
İnsanlar işleri gördümü,ya da orda ne buldular deneyim olarak nasıldı gibi sorular sormak lazım,
Bunun yanı sıra hiç yemediğim kadar yemek yedim,soğuk sandwich lerden stok bile yaptım,şimdi ise ben ve arkadaşlarım bu konuda hakiki bir strateji nasıl kurabiliriz diye düşünüyoruz sıfırları eksiltmek için..
Yorumlar