Ana içeriğe atla

^3maymun^

Posted by Picasa
Gündelik konuşmada hayli sıkıcıyımdır,kafamda bir sürü cümle birikir.söylemek istediklerim vardır ve ellerim sürekli ceplerimdedir.Şeytan bu halimi görse şöyle derdi(Benden ne istiyorsun he ne istiyorsun???)Sürekli yürüyorum bu arada koşturmalarım bitmiyor .bir işe başladım epey güzel keyifli ama bürokrasi tamamen paçadan akan komple muamele.müstehcen.İnsanlar keyifli gülüşmeler konuşmalar var.Bir ara yabancı oldum kaçtım falan filan..( Kötü vicdanlı hiç kimse suskun kalamaz) ,ama öğrencilerim çok iyi insanlar Allah’tan bu konuda şanslıyım,şükürler olsun şükür etmeyi bilmek lazım öğrencilerim konuşuyor,tartışıyor ve bireysellik pastasının tadını çıkarıyorlar,ALAMET-İ HARİKALAR
Mutluyum güzel olan bu
Bir atölyemde var, ama atölyeyle ilgilenecek vaktim oluşamıyor bunuda zamanla halledeceğim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Language Habitat: an Ecopoetry Manifesto

The Language Habitat: an Ecopoetry Manifesto By James Engelhardt Ecopoetry is connection. It’s a way to engage the world by and through language. This poetry might be wary of language, but at its core believes that language is an evolved ability that comes from our bodies, that is close to the core of who we are in the world. Ecopoetry might borrow strategies and approaches from postmodernism and its off-shoots, depending on the poet and their interests, but the ecopoetic space is not a postmodern space. An ecopoem might play with slippages, but the play will lead to further connections. Ecopoetry does share a space with science. One of the concerns of ecopoetry is non-human nature (it shares this concern with the critical apparatus it borrows from, ecocriticism). It certainly shares that concern with most of the world’s history of poetry: How can we connect with non-human nature that seems so much more, so much larger than ourselves? How can we understand it? One way

Art in İsolation Online Exhibition / Santa Clarita

Art in İsolation Exhibition Virtual  Link

Satın Alınamayan Ortak Kader “Yeni Normal”

Yeni normal.Şu günlerde oldukça duyduğumuz bu kavram  tuhaf ve ıssız olan bir uzamda huzursuzluğun kaygıya doğru  birleşme yarattığı noktada var olmakta.İçimizde bulunduğumuz gerçeklik şimdilerde böyle tarif ediliyor.Acaba gerçekten böyle mi? Yeni ve normal mi?Yeni olan gerçeklik acaba normalleştirici mi?  Bugünlerde çoğu insan nasıl normalleşeceğimiz konusunda tartışıyor, kakafonik tarzda bu tartışmalar hiçbir  şeyin eskisi gibi olmayacağını ifade eden gürültülü haber bültenlerine yakın benzerlikte yorumlarla beraber buharlaşıyor.Aslında anlamların, kavramların,temsillerin ağına yakalanan  vahşi anlamsız  bedenler olduğumuz gerçeği (Erasmusvari tabiriyle bir  “homo bulla”)ile karşı karşıyayız.Bunun yanı sıra insan hayatında korku ve izalosyonun tam ortasındayken derin ve olumlu bir değişim olabileceği inancıyla uyanıyoruz.Kapitalizmin rasyonalitesi ve şiddetli sonuçları olan ırkçılık, cinsiyetçilik ve eşitsizlikle karşı karşıya kalan insanlar olarak kendi “elleriyle” işledikler