Ana içeriğe atla

Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir!

İzmir’deki K2 sanatçı inisiyatifinin kurucuları arasında olan ve 2003–2008 yılları
arasında yönetiminde çalışmış olan sanatçılar Elmas Deniz, Borga Kantürk ve Gökçe
Suvari olarak K2 Güncel Sanat Merkezi ve Ayşegül Kurtel ile çalışma ilgimizin
olmadığını, bu mekanda veya K2 ortaklığıyla yapılan projelerde yer almadığımızı
belirtiriz.


Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir. Güncel sanatın İzmir’deki sınırlı
görünürlüğünü düşünerek K2’nin bizden sonra da devam etmesini istemiştik. K2 isminin
kullanılması ve mekanın bizler olmaksızın devam etmesinde bir sakınca görmedik, ancak
yakın zamanda yaşanan bir sansür girişimine Ayşegül Kurtel dolayısıyla K2 taraf olduğu
için verdiğimiz karara dair endişe duyuyoruz.


Paris’teki Centre Pompidou koleksiyonundan eserlerin sergileneceği, 6 Mayıs’da Fransız
Kültür Merkezi aracılığıyla İzmir’de, Ayşegül Kurtel’in tahsis ettiği Türk-Avusturya
Tütün Deposu’nda açılması planlanan Centre Pompidou, Video Sanatı Koleksiyonu,
1965-2010 başlıklı sergiden Berat Işık, Erkan Özgen ve Köken Ergun’un ayrılmaları
talep edilmiş, gerekçe olarak politik nedenler gösterilmiştir. İzmir Fransız Kültür Merkezidirektörü Jean Luc Maeso ve K2’nin yöneticisi Ayşegül Kurtel bu sansür girişimi
başlatmış ve duyarlılık göstermeyen Centre Pompidou da bu sansüre göz yummuştur.

K2 ile hiçbir ilgimiz olmadığını ve bu konuya duyarsız kalamayacağımızı beyan ediyoruz. Sorumluların yasakçı yaklaşımlarını kınıyoruz.

Bu girişimin ardından K2 ve İzmir Fransız Kültür Merkezi’nin Türkiye’yi daha iyi temsil
edeceğine inandıkları ulusal katılımlı bir sergi düzenlemeyi planladıklarını öğrenmiş
bulunmaktayız.

Tüm sanatçıları, bahsi geçen sansür girişimine ve ‘daha iyi’ temsiliyet
üzerinden gerekliliği açıklanan bu etkinlik tasarısına dair bilgilendirmek isteriz. Bu
nedenle sanatçılardan K2 ile çalışırken bu duruma dikkat etmelerini ve bu tarz bir ulusal temsil içeren sergiye katılmamalarını rica ediyoruz.

Eski K2 inisiyatifi adına , Elmas Deniz tarafından kaleme alınmıştır.

20 Nisan 2011

Metne destek veren eski inisiyatif sanatçıları: Tufan Baltalar, Nejat Satı, Merve Şendil, Esra Okyay, Başak Özkutlu.

Yorumlar

Matissera dedi ki…
Sansür uygulanmasını çok çağ-dışı buluyorum ve kesinlikle size katılıyorum.

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Language Habitat: an Ecopoetry Manifesto

The Language Habitat: an Ecopoetry Manifesto By James Engelhardt Ecopoetry is connection. It’s a way to engage the world by and through language. This poetry might be wary of language, but at its core believes that language is an evolved ability that comes from our bodies, that is close to the core of who we are in the world. Ecopoetry might borrow strategies and approaches from postmodernism and its off-shoots, depending on the poet and their interests, but the ecopoetic space is not a postmodern space. An ecopoem might play with slippages, but the play will lead to further connections. Ecopoetry does share a space with science. One of the concerns of ecopoetry is non-human nature (it shares this concern with the critical apparatus it borrows from, ecocriticism). It certainly shares that concern with most of the world’s history of poetry: How can we connect with non-human nature that seems so much more, so much larger than ourselves? How can we understand it? One way

Art in İsolation Online Exhibition / Santa Clarita

Art in İsolation Exhibition Virtual  Link

Satın Alınamayan Ortak Kader “Yeni Normal”

Yeni normal.Şu günlerde oldukça duyduğumuz bu kavram  tuhaf ve ıssız olan bir uzamda huzursuzluğun kaygıya doğru  birleşme yarattığı noktada var olmakta.İçimizde bulunduğumuz gerçeklik şimdilerde böyle tarif ediliyor.Acaba gerçekten böyle mi? Yeni ve normal mi?Yeni olan gerçeklik acaba normalleştirici mi?  Bugünlerde çoğu insan nasıl normalleşeceğimiz konusunda tartışıyor, kakafonik tarzda bu tartışmalar hiçbir  şeyin eskisi gibi olmayacağını ifade eden gürültülü haber bültenlerine yakın benzerlikte yorumlarla beraber buharlaşıyor.Aslında anlamların, kavramların,temsillerin ağına yakalanan  vahşi anlamsız  bedenler olduğumuz gerçeği (Erasmusvari tabiriyle bir  “homo bulla”)ile karşı karşıyayız.Bunun yanı sıra insan hayatında korku ve izalosyonun tam ortasındayken derin ve olumlu bir değişim olabileceği inancıyla uyanıyoruz.Kapitalizmin rasyonalitesi ve şiddetli sonuçları olan ırkçılık, cinsiyetçilik ve eşitsizlikle karşı karşıya kalan insanlar olarak kendi “elleriyle” işledikler