Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
... .According to Krauss, the responsibility of the Modern avant-garde artist was to continually challenge the artistic standards established by history. Consequently, the critic’s job was to recognize these challenges, whether or not they constituted something notable. Krauss wrote in 1972, “We can no longer fail to notice that if we make up schemas of meaning based on history, we are playing into systems of control and censure. We are no longer innocent. `For if the norms of the past serve to measure the present, they also serve to construct it.’” Krauss’ goal in writing this was to free both artist and critic from succumbing to certain expectations. ..
...Bu durumda, yaslandığı değer iddiasının her zaman sorgulanabilir olmuş olmasından (ve günümüzde iki misli sorgulanabilir olmasından) hareketle “çağdaş sanat” kavramını tümden terk mi etmeliyiz? Bir etiket olarak “çağdaş sanat”, etkisini iflah olmaz bir şekilde yitirmiştir. Bu, çoktan miadını doldurmuş fikirleri –mesela, sanatçının ticari başarısının sanatsal öneminin karşılığı olduğu düşüncesini– zımnen olumlamasından ileri gelir. Piyasa başarısının sanatsal değerin göstergesi olmadığı herkes tarafından bilinen bir sır olagelmiştir; ola ki unutulduysa, bu ancak ekonomik başarı sarhoşluğunun gözleri kararttığı zamanlarda mümkün olmuştur. Herkesçe malum bu sırrı dillendirenler ise oyunbozan yaftası yemiştir. Nasıl ki ekonomik patlama mazi olduysa, “çağdaş sanat” ilkesi de, tüm o çağdaşlık atıflarına rağmen, tarihe karışmış bir dönemin tezahürlerinden biridir..
Ölülerin dönüp dolaşıp bizde yaşamasıdır yalnızlık. Her ölü ölümünü kanıtlar, yani yaşadığını; ve biz durup dinlenmeden ölümlere ekleniriz, kurtuluş yoktur. Yazılmamış kitaplardır ölüler ve zamanın rafına kaldırılmış gümüşlerdir. Onlar ki, bir yanlarını bırakırken bize, bir yanımızı götürmüşlerdir. Bu yüzden alışverişimiz hiç eksilmez onlarla; uçsuz bucaksız bir çölde ya da dağların ardındaki bir dağ başında kendi kendimizle konuşuyorken bile onlarla konuşuyoruzdur. Dedikleridir dediklerimizin birazı, birazı onlara diyeceklerimiz. Hiç kuşkusuz, dünya ölülerle ağırdır; ve yeryüzü onlarla kalabalık. İçimizdeki suç kurdu kımıldadıkça onları anarız. Çünkü, her diri ölüyü yağmalar - ki biz de bulaşmışızdır o talana. Ayakta kalma duygumuzu doyurmak için bir atmaca olmuşuzdur ölüye, ay ışığında canlı canlı parlayan bir saltanat kurmuşuzdur mermerden; taşına yaldızlı harfler döşemişizdir ince ince, ardından çiçek konvoyları yürümüştür renkleri tekrarlayarak, ardından gül şerbetleri, ilahiler,