Ana içeriğe atla

TRADE ROUTE

3 Mart – 7 Nisan 2011 tarihleri arasında, Ticaret Yolları isimli sergi ile farklı coğrafyalardan sanatçılar Pi Artworks Galeri 1 ve 2’ye misafir oluyor.

Bu gezici sergi, sanatçıları “Ticaret Yolları”nı; ticaret, hareketlilik ve çeviri üzerine söylemler geliştirmek için, eylemsel ve şiirsel bir çıkış noktası olarak düşünmeye davet ediyor. Farklı şehirlerde bulunan ticari galerilerde duraklayacak olan sergiye, Almanya İngiltere, İran, İsviçre, İtalya ve Türkiye’den sanatçılar katılıyor. Hareket ve değişim kavramları etrafında olgunlaşan uluslarası diyalogu ve evrimleşerek dile gelişini kayda geçirecek.

“Ticaret Yolu”, uluslararası güncel durumu değerlendirmek için, hareketlilik ve kültürlerarası alış-verişin tarihsel bir modeli olarak öneriliyor. Ticaret Yolu, ulus-devletin sınırlarını ve küreselleşme talebini sınayan bir metafor olarak düşünülebilir. Sergi, güncel ticaretin gayri-maddileşerek bilgi ekonomisine yönelmesi; demiryolları, otoyollar ve boru hatları gibi fiziksel ağların, dijital ağlarla; fiziksel objelerin bilgiyle katmanlandığı durumu incelemeyi amaçlıyor.

Bunların meydana getirdiği gündelik gerçekliğin parçalanması, bu bedensiz ve mekânsız alış-verişler sonucunda, kişisel deneyimlerin toplumsal sonuçları olan sosyal anlatılardan dışlanması, eylemi sonuçlarıyla ilişkilendirmeyi zorlaştırıyor.

Artan güvencesizliği sürekli kılan, yaratıcı endüstrilerde aşırı sömürü ve hareketliliği mecburi kılan işleyişi nasıl tanımlarız? Dolayısıyla, bu duruma karşı öznel tavırlar geliştirmek ve üretim koşullarına dair sorular sormak acil ve gereklidir.


Radikal kültür hangi konumu işgal etmelidir? Biz sanatçı olarak, bu süreçlere ne şekillerde dâhiliz ve nasıl etkileniyoruz? Kişisel coğrafyalarımız ve anlatılarımız; sanatçı olarak eylemlerimizi, temsilimizi ve algılanışımızı nasıl etkiliyor? Bu konumlanmış bilgiler birbirine temas ettiğinde nasıl tercüme ediliyor?
Appadurai’nin ‘scapes’ yani “küresel manzaranın akıcı ve başıbozuk şekilleri” tanımını, küresel hareketlilik etrafındaki bilgi, artan insan dolaşımı, kaynaklar ve bilginin hareketi ve akışlardan oluşan ağların yarattığı bir mekan algısı (Harvey), coğrafyaları konumlarından ziyade birbiri ile ilişki içinde düşünme; bu dünyaya nasıl uyum sağlayabileceğimiz, haraket edebileceğimiz ve etkin olacağımız konusundaki yeni teşkilatlanmayı sunuyor.

Yol üzerindeki ilk durak, İstanbul, etrafımızda varolan akış ve güçler arasında geçici bir ada oluşturacak; fiziksel tezahürlere, etkileşim ve geçici bir boşluğa izin veren bir tıkama mevzii haline gelecek ve sergi yoluna devam edecek. Ticaret Yolları, 3 Mart – 7 Nisan 2011 tarihleri arasında Pi Artworks Galeri 1 ve 2’de görülebilir. Galeri 1 ve 2 Pazar hariç her gün 10:30 – 19:30 saatleri arasında gezilebilir.


Sanatçılar // Artists
AZADEH AKHLAGHI, VOLKAN ASLAN, NANCY ATAKAN, SAM CURTIS, MEHMET DERE, CAROL SABBADINI, ANNA HEIDENHAIN, BORGA KANTÜRK, SOHRAB KASHANI, CECILIA KINNEAR, IZ OZTAT&BURCU YANÇATAROL YAĞIZ, STEVEN PAIGE, OLIVER SUTHERLAND, MEHMET ALİ UYSAL, REBECCA WEEKS

------------------------------------------------------

This touring/developing exhibition invites artists to consider Trade Routes as an actual and poetic departure point for a discourse on trade, mobility, and translation. The exhibition will be stopping at galleries in multiple cities, and features works by artists from the UK, Switzerland, Germany, Turkey, Italy and Iran. It will chart a developing international dialogue and evolving articulation of the core concept of movement and transformation. The invited Artists have responded to or will present work that engages with these concerns.

“Trade Route” is suggested here as a historical model of mobility and cultural exchange in relation to current international conditions. Notionally Trade Route can be seen as a system to challenge the borders of the nation state and the claims of globalization. It aims to consider the contemporary immaterialisation of commerce towards a knowledge economy, the replacement of physical systems such as railroads and highways by digital networks and ceaseless information.

The resultant fragmentation of lived reality and dislocation of individual experience from societal narratives of consequence through these disembodied and de-located exchanges make it harder to connect action with consequence. How do we identify the mechanisms perpetuating this increased precariousness, in effect a hyper-exploitation and mobility within our industries? How are we as artists implicit in and effected by these processes? It is therefore urgent to articulate subjective attitudes in relation to this condition, the question of the contexts of production. How do our individual geographies and narratives shape our actions, representations and impressions as artists? When these manifestations of situated knowledge come into contact, how do they translate? What position can radical culture now credibly occupy?
This show will take into account Appadurai suggestion of ‘scapes’ as “fluid and irregular shapes of the global landscape”, global mobility, the increased numbers of people in circulation, the movement of resources and information and an understanding of space as a network of flows (Harvey) and geographies as existing in ‘relation’ instead of location.
The show will make its first stop on route in Istanbul. It will create a temporary island amidst the flows and forces in operation, a choke point allowing for a temporal hiatus, a physical manifestation and investigation of these concerns. This pause is part of a series of stops, a decisive moment and articulation that will then travel and relocate to a new city, evolving and reformatting as it goes.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Language Habitat: an Ecopoetry Manifesto

The Language Habitat: an Ecopoetry Manifesto By James Engelhardt Ecopoetry is connection. It’s a way to engage the world by and through language. This poetry might be wary of language, but at its core believes that language is an evolved ability that comes from our bodies, that is close to the core of who we are in the world. Ecopoetry might borrow strategies and approaches from postmodernism and its off-shoots, depending on the poet and their interests, but the ecopoetic space is not a postmodern space. An ecopoem might play with slippages, but the play will lead to further connections. Ecopoetry does share a space with science. One of the concerns of ecopoetry is non-human nature (it shares this concern with the critical apparatus it borrows from, ecocriticism). It certainly shares that concern with most of the world’s history of poetry: How can we connect with non-human nature that seems so much more, so much larger than ourselves? How can we understand it? One way

Art in İsolation Online Exhibition / Santa Clarita

Art in İsolation Exhibition Virtual  Link

Satın Alınamayan Ortak Kader “Yeni Normal”

Yeni normal.Şu günlerde oldukça duyduğumuz bu kavram  tuhaf ve ıssız olan bir uzamda huzursuzluğun kaygıya doğru  birleşme yarattığı noktada var olmakta.İçimizde bulunduğumuz gerçeklik şimdilerde böyle tarif ediliyor.Acaba gerçekten böyle mi? Yeni ve normal mi?Yeni olan gerçeklik acaba normalleştirici mi?  Bugünlerde çoğu insan nasıl normalleşeceğimiz konusunda tartışıyor, kakafonik tarzda bu tartışmalar hiçbir  şeyin eskisi gibi olmayacağını ifade eden gürültülü haber bültenlerine yakın benzerlikte yorumlarla beraber buharlaşıyor.Aslında anlamların, kavramların,temsillerin ağına yakalanan  vahşi anlamsız  bedenler olduğumuz gerçeği (Erasmusvari tabiriyle bir  “homo bulla”)ile karşı karşıyayız.Bunun yanı sıra insan hayatında korku ve izalosyonun tam ortasındayken derin ve olumlu bir değişim olabileceği inancıyla uyanıyoruz.Kapitalizmin rasyonalitesi ve şiddetli sonuçları olan ırkçılık, cinsiyetçilik ve eşitsizlikle karşı karşıya kalan insanlar olarak kendi “elleriyle” işledikler