Ana içeriğe atla



Kısa kısa notlar.

Bir geçen hafta açılıştan sonra hiç hatta hiç birşey yazamadım dostlar onun için çok özür ve burdan hayata bağlanarak özellikle teşekkür etmek istediğim özde bir kaç dostuma sonsuz teşekkür etmek isterim.Onlar ki Baykuş gibi gözüme uyku girmediği zamanlarda beni yarasa gibi uyutabilen,bütün maaşımı masaj koltuklarımda çar çur etmeme ve göz göze gelmemek için hatta sanatsal ilişki çercevemizi sarj,adaptor ve kulaklık kablolarından oluşan düğüme çeviren, buhu yapıp tekrar beliren gerçeği defolu banyo aynasında bana tuttukları için onlara çok çok hemde gani gani thanks.

Hollanda konsolosluğu ve vize işlemleri için koştururken ayrıntıları anlatamadım sana ey izleyici.Mrdere napar ne eder nerde yer.(tabiki Kaçkar lokantası)1 buçuk gün taksim- beyoğlu gümüşsuyu yokuşu arasında mekik dokuyan ,ordan oraya koşturan ben uzaktan sırtüstü denizde uyuyan dedemi daha iyi anladım.Belgeleri toparlamak ne kadar da zor(burda belgenin değil toparlanma sürecini kastediyorum yanlış anlaşılmasın) pasaport resmi için fotoğrafçının elinde maymun oldum resmen(çene kayıyor evet,saçlar evet - o kadar var abi zaten- Oki no problem..)

Geçen hafta Övül'ü ağırlamaktan çok memnun olduk ey izleyici,bizi çok mutlu etti,kalktı okadar yolu tepti.Beraber gürçeşmeyi dolaştık,işlerimin mekanlarını ve işleyen dinamiği keşfetmek ve konuşmak için fırsat yakalmışken bol bol gazoz ve meyve tükettik,çok zevkliydi,çok şey öğrendim sağolsun.

Kişi kendine gelen mesajları bir yaşam çizgisi olarak kabul ediyor.İnsan içinde kendini besleyen karşıtlıklardan,iç patlamalarından üstü çizilen bir mısra gibi kaçabiliyor..Hayat ne garip off!... çok garip

Dünün dünyası yok ,bugününde geleceği tam bu arada tam şimdide survivor İstanbulda yeni ve güzel evinde Elmas ablam sağolsun bizi ağırladı,sohbetiyle bizi ısıttı evindeki tavadan bir iş bile ürettim sayesinde.

Tam gümüş suyu yokuşunun başı çin lokantasına gelmeden büyük camlı binanın önünde tüm bağlılıklar ve dışlayıcı bakışların arasında düşüncelerim bir gidip bir geldi.Sinek ile atmosfer arasındaki dengede buldum kurdum kendimi.Herşey biçimsel olarak ölçülebilir hale geldiğinde köpek ve saksı arasında bir yerlerde buluyor insan ...

Tanımaktan huzur ve mutlu olduğum bir insanda muacir Hasan bey/Hasan abiİstiklalin başında tünelin girişindeki kısmı kastedereksöylersek,herkesin bildiği bir çayocağının yanında,tam köşede kırtasiyenin çaprazında ayakkabı boyacılığı yapıyor.Sandukasında bir sürü hikaye var.Sibel ve beni evine bile davet etti,çok tatlı ve çok içten perfect man,soruları ve gerçekleriyle insanların yüzlerini ters tüz eden insanlardan..bir şeyler söylemeden konuşursanız bir şeyler değişebiliyor.....


ama kusursuz dost arayan dostsuz kalıyor..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Language Habitat: an Ecopoetry Manifesto

The Language Habitat: an Ecopoetry Manifesto By James Engelhardt Ecopoetry is connection. It’s a way to engage the world by and through language. This poetry might be wary of language, but at its core believes that language is an evolved ability that comes from our bodies, that is close to the core of who we are in the world. Ecopoetry might borrow strategies and approaches from postmodernism and its off-shoots, depending on the poet and their interests, but the ecopoetic space is not a postmodern space. An ecopoem might play with slippages, but the play will lead to further connections. Ecopoetry does share a space with science. One of the concerns of ecopoetry is non-human nature (it shares this concern with the critical apparatus it borrows from, ecocriticism). It certainly shares that concern with most of the world’s history of poetry: How can we connect with non-human nature that seems so much more, so much larger than ourselves? How can we understand it? One way

Art in İsolation Online Exhibition / Santa Clarita

Art in İsolation Exhibition Virtual  Link

Satın Alınamayan Ortak Kader “Yeni Normal”

Yeni normal.Şu günlerde oldukça duyduğumuz bu kavram  tuhaf ve ıssız olan bir uzamda huzursuzluğun kaygıya doğru  birleşme yarattığı noktada var olmakta.İçimizde bulunduğumuz gerçeklik şimdilerde böyle tarif ediliyor.Acaba gerçekten böyle mi? Yeni ve normal mi?Yeni olan gerçeklik acaba normalleştirici mi?  Bugünlerde çoğu insan nasıl normalleşeceğimiz konusunda tartışıyor, kakafonik tarzda bu tartışmalar hiçbir  şeyin eskisi gibi olmayacağını ifade eden gürültülü haber bültenlerine yakın benzerlikte yorumlarla beraber buharlaşıyor.Aslında anlamların, kavramların,temsillerin ağına yakalanan  vahşi anlamsız  bedenler olduğumuz gerçeği (Erasmusvari tabiriyle bir  “homo bulla”)ile karşı karşıyayız.Bunun yanı sıra insan hayatında korku ve izalosyonun tam ortasındayken derin ve olumlu bir değişim olabileceği inancıyla uyanıyoruz.Kapitalizmin rasyonalitesi ve şiddetli sonuçları olan ırkçılık, cinsiyetçilik ve eşitsizlikle karşı karşıya kalan insanlar olarak kendi “elleriyle” işledikler