Ana içeriğe atla

49A Bir form olarak nesne,bir durum ve mekan,.
Iki ucu verilmis zincirin icinde neler olup bittigini kavramak icin bize firsat yaratan anlamli bir nokta.Bu noktadan toplumsal alan/siyasal alan sehir/mahalle yasam/gorunmezlik yuzlesme mesafe ve kendine bakmanin birbirine tamamen bagli ozgul pratik bir iliski bicimi ve bu alanlarin karsilıkli eylem ve biraradaliklarini anlamamiza,cozumler gelistirmemize yardimci olabilecek anlasılabilir bir icgoru alani.
Biliyoruz ki kurumlar,galeriler ve devletin barindirdigi bir cok alan streotiplesmekten ve sorunlara kismen yabanci kalmadan gercekle yuzlesemiyor.’Guncel sanat ‘gundelik hayatin ritminde varolabilecegi, tamamen kendini dunyaya acabilecegi veya cevresiyle butunlesebilecegi alanlar ariyor.

49A yerel kosullar ve onlarin icinden ortaya cikan iliskilerden beslenerek,boyutlardan cok yonlere dogru beslenme yapisini olusturuyor,ve bu olasilıklari besliyor.Su an(local/..) kurumlara ve kurumlara bicilen rolun disinda guncel sanat pratiginin varolabildigi(ulasilabildigi)bireysel ve kollektif sanatci insiyatifleri disinda biraraya gelinilebilen homojen baglanti noktaları ender görülen bir durum.

Sokakta yurudugunuzde neler gorursunuz? Kisiler, yollar, copler birbirinden bagimsiz parcalar??Kisaca hep ve hep iliskiler,aralarinda erekte edilmis bazen hedefsiz, bazen daginik, kendi perspektifinden baktıgında uymayan sana,bana bize carpan seyler. .İnsanlara kim olduklarini soyleme degilde ne yapmalari gerektigini soyleyen yapilar.
Mrdere ise bu yapıların karsına tamamen içten bır onerıyle bır onermede bulunuyor


'Beraber yasayamayacaksak sanatın anlamı ne?'


Mrdere bunu kendı sıkışmıslığıyla beraber hiyerarşik olmayan yeni ilişkilerden kaçınan hatta ve hatta yerel yonetım kurumlarını bırbırıylerıyle uyum ıcınde çalısabılecek bıcımde yeniden yapılandıramayan (türkiyenin ulus-devleti fetişlestirmiş) bir alanında tek basına yapıyor.

Mrdere tamamen homojen ve mekanık işleyen kar hırsının yarattığı kentleşmenin herşeyin önüne geçtiği bir pazar haline gelmesinden şıkayetçi olarak 49A yı projelendirdi ve belgeledi.Görünmezlik vurgusu ve sehir işaretlemelerinin yanı sıra kentin sabit tam merkezinde sayılabilecek mahallesinde GURÇESME de (yaptığı ve yaydıgı)kapsamlı bır zaman ve mekan sosyolojisiyle bizi kesfetmeye çagırıyor.

49A daha onceden babasına ait olan bir yer bir tekel bayisi dükkanı.Bu pratik zemin alısveris ve iletisim “Genel ekonomi”tarafından belirlenmıyor, işler ve acık bir biçimde işin seyircileri arasında yaratacağı ilişkilere odaklanıyor.Cadde işleyen ve durmayan trafiğiyle bakısa ve meraka 24 saat acık.49A nın karsısında bulunan yazlık sınema; şimdi bir fayans deposu olarak kulanılıyor.Mrdere mekanların geçmişlerıyle hesaplaşması gereken ve gelecegını çizmesi için hayatı oneme sahıp onermeler olarak görüyor..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Language Habitat: an Ecopoetry Manifesto

The Language Habitat: an Ecopoetry Manifesto By James Engelhardt Ecopoetry is connection. It’s a way to engage the world by and through language. This poetry might be wary of language, but at its core believes that language is an evolved ability that comes from our bodies, that is close to the core of who we are in the world. Ecopoetry might borrow strategies and approaches from postmodernism and its off-shoots, depending on the poet and their interests, but the ecopoetic space is not a postmodern space. An ecopoem might play with slippages, but the play will lead to further connections. Ecopoetry does share a space with science. One of the concerns of ecopoetry is non-human nature (it shares this concern with the critical apparatus it borrows from, ecocriticism). It certainly shares that concern with most of the world’s history of poetry: How can we connect with non-human nature that seems so much more, so much larger than ourselves? How can we understand it? One way

Art in İsolation Online Exhibition / Santa Clarita

Art in İsolation Exhibition Virtual  Link

Satın Alınamayan Ortak Kader “Yeni Normal”

Yeni normal.Şu günlerde oldukça duyduğumuz bu kavram  tuhaf ve ıssız olan bir uzamda huzursuzluğun kaygıya doğru  birleşme yarattığı noktada var olmakta.İçimizde bulunduğumuz gerçeklik şimdilerde böyle tarif ediliyor.Acaba gerçekten böyle mi? Yeni ve normal mi?Yeni olan gerçeklik acaba normalleştirici mi?  Bugünlerde çoğu insan nasıl normalleşeceğimiz konusunda tartışıyor, kakafonik tarzda bu tartışmalar hiçbir  şeyin eskisi gibi olmayacağını ifade eden gürültülü haber bültenlerine yakın benzerlikte yorumlarla beraber buharlaşıyor.Aslında anlamların, kavramların,temsillerin ağına yakalanan  vahşi anlamsız  bedenler olduğumuz gerçeği (Erasmusvari tabiriyle bir  “homo bulla”)ile karşı karşıyayız.Bunun yanı sıra insan hayatında korku ve izalosyonun tam ortasındayken derin ve olumlu bir değişim olabileceği inancıyla uyanıyoruz.Kapitalizmin rasyonalitesi ve şiddetli sonuçları olan ırkçılık, cinsiyetçilik ve eşitsizlikle karşı karşıya kalan insanlar olarak kendi “elleriyle” işledikler