Ana içeriğe atla

SİBEL ÖZDEMİR& MEHMET DERE




EVLENİYORUZ.EVLENİYORUZ.EVLENİYORUZ.


Evet çoçuklar herkes davetli, katılım ücretsiz, açık menüde var(??).Koş gel,sadece kendini getir yada yanındakini de .Gel, gel kordinatlarıda veriyorum.
Önce tarih zamana ilişkin veriler, sonra mekan
19 ağustos pazar günü saat 16:00 mekan Buca kültür sarayı 220 sk.no:29 Yıldız mahallesi Eski Eshot garajı BUCA İZMİR
VE BAYANLAR SİZİDE UNUTMADIK
18 Agustos 2007 cumartesi saat 20.00 de Kına Gecesi
Koordinatlar
191/6 sok. no:18 Daire:19 YILDIZ MAHALLESİ BUCA- İZMİR
Tüm sevenlerimizle birarada olmak dileğiyle

Yorumlar

Gokce Suvari dedi ki…
tebrikler mehmet,
valla orada olamayacagim
ama dugun fotograflarindan isterim,
bir pasta kesme olsun
bir halay ceken mehmet olsun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Language Habitat: an Ecopoetry Manifesto

The Language Habitat: an Ecopoetry Manifesto By James Engelhardt Ecopoetry is connection. It’s a way to engage the world by and through language. This poetry might be wary of language, but at its core believes that language is an evolved ability that comes from our bodies, that is close to the core of who we are in the world. Ecopoetry might borrow strategies and approaches from postmodernism and its off-shoots, depending on the poet and their interests, but the ecopoetic space is not a postmodern space. An ecopoem might play with slippages, but the play will lead to further connections. Ecopoetry does share a space with science. One of the concerns of ecopoetry is non-human nature (it shares this concern with the critical apparatus it borrows from, ecocriticism). It certainly shares that concern with most of the world’s history of poetry: How can we connect with non-human nature that seems so much more, so much larger than ourselves? How can we understand it? One way

Art in İsolation Online Exhibition / Santa Clarita

Art in İsolation Exhibition Virtual  Link

Satın Alınamayan Ortak Kader “Yeni Normal”

Yeni normal.Şu günlerde oldukça duyduğumuz bu kavram  tuhaf ve ıssız olan bir uzamda huzursuzluğun kaygıya doğru  birleşme yarattığı noktada var olmakta.İçimizde bulunduğumuz gerçeklik şimdilerde böyle tarif ediliyor.Acaba gerçekten böyle mi? Yeni ve normal mi?Yeni olan gerçeklik acaba normalleştirici mi?  Bugünlerde çoğu insan nasıl normalleşeceğimiz konusunda tartışıyor, kakafonik tarzda bu tartışmalar hiçbir  şeyin eskisi gibi olmayacağını ifade eden gürültülü haber bültenlerine yakın benzerlikte yorumlarla beraber buharlaşıyor.Aslında anlamların, kavramların,temsillerin ağına yakalanan  vahşi anlamsız  bedenler olduğumuz gerçeği (Erasmusvari tabiriyle bir  “homo bulla”)ile karşı karşıyayız.Bunun yanı sıra insan hayatında korku ve izalosyonun tam ortasındayken derin ve olumlu bir değişim olabileceği inancıyla uyanıyoruz.Kapitalizmin rasyonalitesi ve şiddetli sonuçları olan ırkçılık, cinsiyetçilik ve eşitsizlikle karşı karşıya kalan insanlar olarak kendi “elleriyle” işledikler