Ana içeriğe atla

Maquıse Project yeni bir sergiye ev sahipliği yapıyor. 'Üç Oda, Bir yabancı' adlı sergi, Mezula Dragonetti , Mehmet Dere ve Nur Muşkara’nın işlerini misafir ediyor. Bu sergi  sanatçılar açısından  kişisel ruhsal hafızaları ile  sanatsal üretim plastikleri arasında kurdukları inanç ve hissettikleri zaman arasındaki çelişkilere odaklanmaktadır. Sanatçılar kendi dünyalarına ait anıları nesneleştirerek  belgelemekle kalmayıp  izleyici açısından görünenin ötesindeki  sıradan olanın  arasında saklı  bulunan kişisel problemleri ortaya koymaktadırlar.Sergi nin başlığındaki yabancı kavramı sergideki yer alan sanatçılara ve işlere üstü kapalı bir gönderme taşır. Yabancı olmak, insan olmak; kendi kendine yabancı olmaktır. Tam anlamıyla başka biriymişçesine  durmaksızın kendi kendinle tanışmaktadır. Yabancı der Edmond jabes, seni yabancıya dönüştürerek, kendin olmanı sağlayan kişidir.

Maquis Projects is hosting 'Üç Oda, Bir Yabancı'; a new exhibition of works by Mezula Dragonetti, Mehmet Dere and Nur Muşkara. The exhibition focuses on the contradictions between the artists’ individual spiritual memories, their particular modes of artistic production and the moment of creativity in which their emotional life is embedded. The artists not only objectify and document their own memories, but also expose the personal issues hidden in the everyday beyond what is visible to the viewer.The word “stranger (yabancı)” in the title is an implicit reference to the artists and the artwork in the exhibition. To be a stranger, to be a human being is to be a stranger to yourself; meeting yourself continuously as someone else. The stranger, in Edmond Jabe’s words, is what makes you who you are by transforming you into a stranger.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Language Habitat: an Ecopoetry Manifesto

The Language Habitat: an Ecopoetry Manifesto By James Engelhardt Ecopoetry is connection. It’s a way to engage the world by and through language. This poetry might be wary of language, but at its core believes that language is an evolved ability that comes from our bodies, that is close to the core of who we are in the world. Ecopoetry might borrow strategies and approaches from postmodernism and its off-shoots, depending on the poet and their interests, but the ecopoetic space is not a postmodern space. An ecopoem might play with slippages, but the play will lead to further connections. Ecopoetry does share a space with science. One of the concerns of ecopoetry is non-human nature (it shares this concern with the critical apparatus it borrows from, ecocriticism). It certainly shares that concern with most of the world’s history of poetry: How can we connect with non-human nature that seems so much more, so much larger than ourselves? How can we understand it? One way

Art in İsolation Online Exhibition / Santa Clarita

Art in İsolation Exhibition Virtual  Link

Satın Alınamayan Ortak Kader “Yeni Normal”

Yeni normal.Şu günlerde oldukça duyduğumuz bu kavram  tuhaf ve ıssız olan bir uzamda huzursuzluğun kaygıya doğru  birleşme yarattığı noktada var olmakta.İçimizde bulunduğumuz gerçeklik şimdilerde böyle tarif ediliyor.Acaba gerçekten böyle mi? Yeni ve normal mi?Yeni olan gerçeklik acaba normalleştirici mi?  Bugünlerde çoğu insan nasıl normalleşeceğimiz konusunda tartışıyor, kakafonik tarzda bu tartışmalar hiçbir  şeyin eskisi gibi olmayacağını ifade eden gürültülü haber bültenlerine yakın benzerlikte yorumlarla beraber buharlaşıyor.Aslında anlamların, kavramların,temsillerin ağına yakalanan  vahşi anlamsız  bedenler olduğumuz gerçeği (Erasmusvari tabiriyle bir  “homo bulla”)ile karşı karşıyayız.Bunun yanı sıra insan hayatında korku ve izalosyonun tam ortasındayken derin ve olumlu bir değişim olabileceği inancıyla uyanıyoruz.Kapitalizmin rasyonalitesi ve şiddetli sonuçları olan ırkçılık, cinsiyetçilik ve eşitsizlikle karşı karşıya kalan insanlar olarak kendi “elleriyle” işledikler