Ana içeriğe atla

PORT İZMİR 2 TRİENALİ SANATÇILARI BELLİ OLDU
27 Eylül – 30 Kasım 2010 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan PORT İZMİR 2 Uluslararası Çağdaş Sanat Trienali'ne katılacak olan sanatçılar belli oldu. Sergi yapımcısı Dr. Necmi Sönmez, "Sessizlik_Fırtına" kavramı çerçevesinde, çalışmalarını dokuz ülkede sürdüren 40 sanatçıyı sergiye davet etti. Katılımcıların 19 tanesi çalışmalarını İstanbul ve İzmir'de sürdürüyor. İşleri ilk kez İzmir'de gösterilecek olan Joseph Beuys, Annette Messagier, Beat Streuli, Ulrike Grossarth gibi uluslararası sanatçıların yanı sıra, genç kuşağın ilgi çeken temsilcilerinin çalışmalarını gösterileceği sergi, farkllı kuşaklar arasında diyalog kurarak İzmir'in sosyo-kültürel yapısına gönderme yapmayı hedefliyor. İzmirli ünlü Hamza Rüstem Fotoğraf Atölyesi'nde Cumhuriyet Dönemi'nde çekilmiş stüdyo fotoğraflarının yanı sıra; resim, heykel, fotoğraf, yerleştirme, video, ses heykeli, duvar resmi tekniklerinde gerçekleştirilmiş olan yüzden fazla çalışmanın yer alacağı sergi, farklı yan etkinliklerle de desteklenecek.




ARTISTS PARTICIPATING IN TRIENNIAL “PORT IZMIR 2” ARE ANNOUNCED

The artists who will participate in the international contemporary art triennial "PORT IZMIR 2", which will take place between dates 27.09 – 30.11.2010, are now announced. The curator, Dr. Necmi Sönmez, invited forty artists carrying out their work in nine different countries, to participate at the event based on the theme "Silence_Storm". Nineteen of the participants carry out their work in Izmir and Istanbul. Along with international artists like Joseph Beuys, Annette Messagier, Beat Streuli and Ulrike Grossarth who will exhibit in Izmir for the first time, outstanding artists representing the younger generation will show their works at the same time, thus enabling the exhibition to create a dialogue between different generations, in an effort to address the socio-cultural construction in Izmir. The exhibition, which also includes studio photographs from the Early Republic Period, taken by the famous Hamza Rüstem of Izmir, will display over a hundred works of different techniques, i.e. paintings, sculptures, photographs, installations, videos, sound sculptures and wall paintings. Additionally, it will be enriched with various parallel activities

Yorumlar

ElmasDeniz dedi ki…
Sanatçıların isimleri nerde? :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Language Habitat: an Ecopoetry Manifesto

The Language Habitat: an Ecopoetry Manifesto By James Engelhardt Ecopoetry is connection. It’s a way to engage the world by and through language. This poetry might be wary of language, but at its core believes that language is an evolved ability that comes from our bodies, that is close to the core of who we are in the world. Ecopoetry might borrow strategies and approaches from postmodernism and its off-shoots, depending on the poet and their interests, but the ecopoetic space is not a postmodern space. An ecopoem might play with slippages, but the play will lead to further connections. Ecopoetry does share a space with science. One of the concerns of ecopoetry is non-human nature (it shares this concern with the critical apparatus it borrows from, ecocriticism). It certainly shares that concern with most of the world’s history of poetry: How can we connect with non-human nature that seems so much more, so much larger than ourselves? How can we understand it? One way

Art in İsolation Online Exhibition / Santa Clarita

Art in İsolation Exhibition Virtual  Link

Satın Alınamayan Ortak Kader “Yeni Normal”

Yeni normal.Şu günlerde oldukça duyduğumuz bu kavram  tuhaf ve ıssız olan bir uzamda huzursuzluğun kaygıya doğru  birleşme yarattığı noktada var olmakta.İçimizde bulunduğumuz gerçeklik şimdilerde böyle tarif ediliyor.Acaba gerçekten böyle mi? Yeni ve normal mi?Yeni olan gerçeklik acaba normalleştirici mi?  Bugünlerde çoğu insan nasıl normalleşeceğimiz konusunda tartışıyor, kakafonik tarzda bu tartışmalar hiçbir  şeyin eskisi gibi olmayacağını ifade eden gürültülü haber bültenlerine yakın benzerlikte yorumlarla beraber buharlaşıyor.Aslında anlamların, kavramların,temsillerin ağına yakalanan  vahşi anlamsız  bedenler olduğumuz gerçeği (Erasmusvari tabiriyle bir  “homo bulla”)ile karşı karşıyayız.Bunun yanı sıra insan hayatında korku ve izalosyonun tam ortasındayken derin ve olumlu bir değişim olabileceği inancıyla uyanıyoruz.Kapitalizmin rasyonalitesi ve şiddetli sonuçları olan ırkçılık, cinsiyetçilik ve eşitsizlikle karşı karşıya kalan insanlar olarak kendi “elleriyle” işledikler